Makaleler

BİLİNÇALTI – BİLİNÇ BAĞLANTISI, SAVUNMA MEKANİZMALARI VE ASTROLOJİK GÖSTERGELERİ

Doğduğumuz an, toprağımıza yani bedene atılan tohumun niteliğini belirler, zaman ise tohumun büyümesi, yeşermesi, yaprak ve meyve vermesi ve nihayetinde süreci tamamlaması için, tohumun sulanması, çapalanması … gibi çalışır.

Tohum aslında Öz’ün bilgisini taşır, ancak yeşerdiği toprağın kalitesi, hava sıcaklığı vs.. çevresel faktörler, tohumun sahip olduğu öz bilgiyi saflaştırmak için bazen kıtlık bazen de bolluk sağlayarak çalışır. Ve tohum bu kıtlık ile bolluk arasında, bir ara yolda, hayatta kalmanın bir yolunu bulur.

Bebeklik evresinde, hayatta kalma sürecimiz ebeveynlerimiz üzerinden yönetilir. Bebek büyüdükçe ve ebeveynlerinden ayrışıp bireyselleştikçe, kendi başının çaresine bakmayı öğrenmeye başlar. Bebeklikte içgüdüsel olarak çalıştırdığı ağlama benzeri savunmalara, sonrasında ebeveynlerinden öğrendiği savunma mekanizmaları eklenir, çocuk öncelikle kendine en yakın hissettiği, en rahat özdeşleştiği, harita kontakları en yoğun ebeveyni rol model seçer. Büyüdükçe sorumlulukları artan ve şekillenme başlayan çocuk, artık davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşmeye başlamıştır, ondan beklenenler vardır, kavga etmemesi, ödevlerini yapması, odasını toplaması vs… yetişkinliğin ilk adımları atılır.

AY ile ifade edilen ve bilinçaltının temellerinin atıldığı bu dönem sert geçer ve ebeveynler öğretici olmak yerine sorgulayıcı ve cezalandırıcı olmayı seçerse, çocuk kendine gelen etkiyi tolere edebilecek sertlikte savunmalar geliştirmek zorunda kalır, bildiği, gözlediği, ebeveynlerinden öğrendiği tüm stratejileri sırayla dener, bağırır, hırçınlaşır, küser, içine kapanır…. ve hangisi çalışıyorsa o metodu alıp, büyüdüğünde de kullanmak üzere cebine koyar.

Bu savunma mekanizmalarından en tehlikeli olanı SUÇLAMA’ dır. Eğer çocuk, sert sorgulamalarla ve cezalarla karşılaşıyorsa, dışarıdan gelen saldırıyı durdurmak için en sert yolu seçer ve kendisine saldırmaya başlar, böylece karşı tarafa yapacak iş bırakmaz, çünkü ebeveynler çocuk kendine zarar vermeye başladığında geri adım atar. Üzerine giydiği bu elbise, zaman içinde kimliklerinden biri olur ve bunu savaşta giyilen bir zırh gibi her tehtid hissettiğinde kullanır.

Çocuğun bilinçaltı artık şöyle kodlanmıştır, “hayatta kalmak için saldır, eğer dışarıya gücün yetmiyorsa kendine saldır”. Saldırının yönü zaman içinde değişebilir, zaman zaman ebeveynlerinin yaptığı gibi suçlayan ve cezalandıran, zaman zaman da kendini suçlayan rolüne geçer. Yani, olan her durumla ilgili ya birini cezalandırır ya da kendini.  Artık bu öyle otomatik hale gelir ki, bilinçaltının (AY) bu oyununu ve verdiği komutu bilinç (GÜNEŞ, öz, beden) ayırt edemez hale gelir. Ve zihin (Merkür), suçlayıcı düşünceleri, beden üzerinden yansıtmaya başlar. Kişinin duygusal olarak kendine saldırması, bedenin savunma sisteminin kendi dokularına saldırması olarak realize olur, otoimmün hastalıklar böyle başlar. Fibromiyalji, Multiple Skleroz, sedef, Romatoid Artirit, Kanser türleri gibi uzun bir listesi olan bu hastalıklar, aşırı hassas hale gelmiş ve savaş var bilinciyle fazla güçlenmiş bağışıklık sisteminin bedeni korumak adına bedeni bile tehtid olarak algılaması, güvende olmak için kendine saldırmasıdır.

SUÇLAMA ve ÖZYIKIM bilinciyle ilgili yaptığım çalışmalarda, Astrolojik olarak tespitlerim; bilinçaltını ifade eden AY, bilinçaltını besleyen iki kaynaktan zihni ifade eden MERKÜR ile özdeğeri ve duygulanımları ifade eden VENÜS; bilinci ifade eden GÜNEŞ ve savunmanın ifadesi olan MARS üzerinde yoğunlaştı. Bu göstergelerle irtibat sağlayan Satürn veya Pluton kontakları, göstergelerin Akrep bilincinden çalışması, 8 ev yerleşimleri, AY-MARS kareleri ve özellikle Retro Mars yerleşimlerinde SUÇLAMA-SALDIRI eğilimleri veya öfke problemleri çok belirgin görülmekteydi.

Göstergelerden Mars’ı ele alırsak, kişinin kendini dışarıya karşı savunmasını, hakkını aramasını, medikal olarak da bağışıklık sistemini ifade eder. Retro Mars ise, kişin kendi üzerinden çalıştırdığı suçlama enerjisiyle kendine saldırmasını çok net anlatır.

Peki haritada bu durumun kaynağı olarak Mars tespit edilmişse ne yapılabilir. Özellikle, zorlu yerleşimde bulunan Mars’ın iyileştirilmesi için, Hermetik astroloji bize Hayat Ağacı üzerinden çözüm sunar. Hiddet, öfke, saldırı gibi enerjiler korku tabanlıdır ve hayatta kalma güdüsüyle direk bağlantılıdır, SUÇLAMA da korku tabanlıdır ve cezalandıracak birini bulduğumuzda, suçun tekrarlanmasına engel olacağımızı düşünür ve bunun vereceği emniyet duygusunu yaşamaya çalışırız.

Ağaç üzerinden Mars’ın bağlantılarına bakarsak, bulunduğu Sol Sütun (Sertlik Sütunu, Celal Enerji, Kıtlık, Yokluk) üzerinde ortada yerleştiğini, yukarıda Satürn aşağıda ise Merkür ile irtibatta olduğunu görürüz. Bu şu anlama gelir, Mars Satürn yoluyla disipline olur (Oğlak burcunda yücelim yöneticisi olması buradan gelir), Merkür yoluyla ise yani zihinsel yolla korku yükseldikçe aktivasyonu artar ve adeta Merkür, bir Oktav yükselerek Mars’ı tetikler. Bu bağlantı, “Cinnet geçirmek” denilen durumun kıyıma götürmesini gayet net olarak açıklamaktadır. Merkür’ün aşağıda Ay yani bilinçaltı ile bağlantısını, zihnin bilinçaltını nasıl etkilediğini ve beslediğini, aynı zamanda bilinçaltından nasıl etkilendiğini gördüğümüzde, bilinçaltından yükselen korkunun zihin üzerinden nasıl saldırıya dönüştüğünü ve Mars seviyesine yükseldiğini kolaylıkla takip edebiliriz. Dolayısıyla, kişinin zihinsel olarak sakinleşmeyi öğrenmesi, bilinçaltı savunmalarını fark edip iyileştirmesi, Mars enerjisinin kullanımı üzerinde çok etkili olacaktır.

Mars’ın karşıt dengesi olan ve Sağ Sütunda (Merhamet Sütunu, Cemal Enerji, Bolluk) bulunan Jüpiter de, Mars’ın dengelenmesinde önemli rol oynar. Jüpiter, inanç sistemlerini, hoş görüyü ve merhameti sembolize eder, varoluşumuzun sebebini sorguladığımız bilinç bu seviyeden çalışır ve verdiğimiz cevaplar hayatı yaşama şeklimizi biçimlendirir. Bütüne baktığımızda, Sağ sütun ile Sol sütun, bizim hayatımızda Hayır ve Şer dediğimiz enerjilerin akışını ve Orta Sütunda (Denge Sütunu, Kemal enerji) buldukları dengeyi işaret eder.

Daha büyük resme bakmamızı söyleyen bilinç, Jüpiter bilincidir ve bütünsel olarak baktığımızda, aslında Negatif ile Pozitif olarak yorumladığımız her şeyin bizi bir dengede tuttuğunu ve orta sütun üzerinden yol aldırdığını fark ederiz. Yani aslında Hayat Ağacı ve içindeki dengeler, sisteme dışarıdan bakan ve onu bütün olarak algılayan Jüpiter bilinci ile anlaşılabilir. O yüzden Jüpiter Astrolojide en büyük iyicil, en büyük şifacı olarak bilinir.

Yaşadığımız her deneyim bizim büyümemize hizmet eder, deneyimin iyi veya kötü olması anlamını yitirir, yolculuk artık daha önemlidir ve tekamül yolunda bize hizmet eder. Bu açıdan bakıldığında, SUÇ olmadığı gibi SUÇLU da kalmaz. Çünkü aslında her zorluk da her bolluk da bizi aynı oranda yoldan çıkarabilecek kadar tehlikelidir, veya bize hizmet etmektedir, önemli olan bizim bunu nasıl kullandığımızdır.

Bu bakış, yani büyük resmin farkına varmak, bizi Vahdet hissine ulaştırabilecek bir kapı açar, yani haritamızda Jüpiter doğru kullanıldığında, Mars da sakinleşir, yıkıcı olmak yerine enerjisini inşa etmeye kullanır. O yüzdendir ki, Jüpiter doğru kullanıldığında inancın gücü birleştirici olurken, yanlış yorumlanmış inançlar, Mars’ı negatif yönde aktive edip terör ve kıyım başlatabilmektedir. Jüpiter ile Mars birbirini dengelediğinde, orta sütunda yerleşen GÜNEŞ’i aktive ederler, öz parlar, kalp açılır, artık kararlar korkulardan, bilinçaltından, güvenlik ve çıkarlar seviyesinden değil, ilahiye teslim olan, vicdanını dinleyen, gerektiğinde merhamet gösteren ve adaletle yöneten (JÜPİTER), gerektiğinde de zulmü durduracak gücü aktive eden (MARS) seviyesinde bir bilinçle alınır.

Bir cevap yazın

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.