MESELE ÇOK ŞEYE SAHİP OLMAK DEĞİL, AZ ŞEYE İHTİYAÇ DUYMAKTIR !
Zodyak olarak tanımlanan ve 12 hayat alanı veya 12 temel bilinç olarak burçlara temel oluşturan sistem, burçların ardışık geçişleri ve birbirleriyle bağlantıları hakkında da bizlere takip edilebilir bir bilgi akışı sağlar.
Burçlara bu gözle yaklaştığımızda, başlangıçları temsil eden ve en temel başlangıç olan DOĞUM ile ilişkilendirilen KOÇ burcunu görürüz. Bir önceki burç olan BALIK, doğum öncesi arka planını, annenin hamilelik dönemini, atalarımızın tecrübelerinin bize akan bilgisini, ruhun bir bedene girmeden önceki durumunu yani Tanrısal olanla birlik halini anlatır ve KOÇ’a geçişle bu bilinç perdelenir. KOÇ burcunun sonrasında yerleşen BOĞA burcu ise, yeni bir tekamül seviyesine başlangıç yapmış olan ruhun bir kabı gibi onu destekleyecek ve Koç burcu ile başlayan BEN algısının, BEN VARIM şeklinde ifadesini tesis edecek bilinci oluşturur.
Zodyak içindeki bu elementsel sıralama, yani SU-ATEŞ-TOPRAK elementlerinin takip eden evreleri iki kere daha tekrarlar. Bir sonraki evre, bebeklik evresinin bitip çocukluk aşamasının başladığı YENGEÇ / ASLAN / BAŞAK sürecidir. Yetişkinliğin sınavlarında ilerlememizin ardından ise İNSAN bilincinde doğum aşamasını anlatan AKREP / YAY / OĞLAK süreci başlar. SU elementi bir önceki sürecin bitişini ve geride kalanın perdelenmesini, ATEŞ elementi bilincin yeni bir evrede doğumunu, TOPRAK elementi ise yeni başlayan bilincin sürekliliğini sağlamayı ve desteklemeyi anlatır.
İçinde bulunduğumuz süreçte, AKREP – BOĞA evreleri oldukça vurgu kazandı çünkü kadersel kırılma ve yönlenme zamanlarını anlatan AY DÜĞÜMLERİ bu burçlarda yerleşimde ve bir süredir kadersel rota değişikliklerini anlatan tutulmalara da ev sahipliği yapıyor. O yüzden bu ikiliye daha yakından bakmak elzem hale geliyor.
BOĞA bilinci, var olduğumuzu idrak edebilmek için kendimizi dünyevi somutluk yoluyla algılamamızı anlatır. Bedenimiz dahil, yaşamda olduğumuz algısı yaratan ve sahiplendiğimiz her şey bu bilinçten çalışır. YAY evresinde insani bilincin doğumunu yaşayıp yükselebilmemiz için, BOĞA ile karşı karşıya duran AKREP bizlere, SENİ VAR ETTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜN, ÖNCEDEN TUTUNDUĞUN HER ŞEYİ BIRAK, YÜKLERİNİ AT, BU BEDENDEN DAHA FAZLASINA SAHİPSİN, SONSUZ BİR RUH OLARAK İLAHİ OLANDAN BİR ÖZ OLDUĞUNUN FARKINA VAR demektedir. Böylelikle Akrep bilinci bizlere elbiselerimizden soyunup kabuklardan arınmanın yolunu açar. Aksi takdirde, dünyevi olanın ağırlığından kurtulamaz ve insan olmanın ruhani idrakine varamayız.
AKREP-BOĞA aksındaki Ay Düğümleri, bu günlerde meseleyi çok daha kritik bir boyuta taşıyan SATÜRN ile T-KARE kalıbı yoluyla temas ediyor. Apeks konumundaki SATÜRN, yaratımın biyolojik ve evrimsel süreçlerini, örneğin kuşların göç etmesi gibi aynı varoluş biçimindeki türlerin temel güdülenmelerini, içgüdüsel toplu hareketlerini anlatan Kova burcunda yeni bir yapılandırma sürecini zorluyor.
Pandemiyle neredeyse aynı dönemde başlayan Satürn-Kova geçişi epey zamandır bizleri varoluş kaygısıyla yeterince yüzleştirdi ve yaşamlarımızı yeni bir düzende organize etme zorunluluğunu yeterince deneyimledik. Ancak Satürn’ün düğümlerle mevcut irtibatı, var olma algımız ile ilgili eski ve yeni kalıplarımızı çok daha dengeli kullanmaya zorluyor, oryantasyon sorunu yaşamamız muhtemel. Pandemi öncesinde hayati kıldığımız pek çok şeyi bırakmak durumunda kaldık, şimdi yerine yenilerini koyma zamanı. Ancak bırakmanın öfkesi, zorlanmaların sonuçları olan saldırganlıklar yapıştı üstümüze, her hamleyi tehdit olarak algılamaya eğilimliyiz. Dengeleri yeniden kuramazsak, bedelleri hem tüm insani var oluş için hem de ilahi planda bize emanet edilen ve dünyayı paylaştığımız tüm hayvanlar ve tabiat için oldukça zorlayıcı olacak, yaşam kaynaklarımızda yaşanacak kıtlık görünür tehlikelerden sadece biri. Çünkü, Karmanın Lordu Satürn, Kova burcunda, yaşayan tüm canlılar için tam bir denge istiyor. İnsanlığın mevcut olanı ihtiyacı olanla paylaşmayı ve diğer yaşamlara saygı duymayı öğrenme zamanı. Bütünün hayrına ve kolaylıkla olsun inşallah, sevgiyle, şifa ile…..