Makaleler

40 YAŞ MUAMMASI: BEN KİMİM

Bizler zamanı genellikle sabahtan öğlen ve akşama, dünden bugün ve yarına şeklinde, bir çizgi gibi doğrusal bir bilinçle algılarız. Ancak zaman, daha büyük ölçekte bakıldığında döngüsel bir kavramdır. Bilincimiz bu döngüselliğin kısa periyodlarının bazılarının da farkındadır, örneğin, güneşin 24 saatlik rotasyonu bize “Gün” kavramını, yıllık rotasyonu “Mevsimler” kavramını verir.

Güneş’in  0° Koç burcuna girişi ile başlayan döngüsü 29° Balık Burcu ile sona erer ve “Yıl” dediğimiz bu döngüsel hareket içinde mevsimler denilen 4 ana bölüm oluşur: 0°Koç burcu ilkbaharı, 0°Yengeç/Yaz mevsimini, 0°Terazi/sonbaharı ve 0°Oğlak/kış mevsimini başlatır.

Aslında bu döngüsel hareketin bir yorumu daha vardır, 0° Koç ile başlayan bu döngü, hayatımızda başlayan her durumla ilgili dört evreye karşılık gelir,

1) tohumun ekilmesi,

2) tohumun çatlaması/yaşamın başlaması,

3) maksimum olgunluk/hasat zamanı

4) bitiş yani döngünün kapanması

Her bir evre birbiri ile sert irtibat içindedir, astrolojide kare ve karşıt dediğimiz açısal irtibatları içerir, çünkü bir evreden diğerine geçiş yeni bir yapılanma, düzenleme ve meydan okuma içerir. Bir tohumun ekildikten sonra onu koruyan kabuğu çatlatarak filizlenmesi, en olgun evresinin ardından ise geriye yeniden bir tohum bırakabilmesi kolay iş değildir.

Bizim Güneş ile bildiğimiz bu döngüsel 4 kardinal hareket aslında Güneş sisteminin tüm gezegenleri için geçerlidir. Döngüler, hem gezegenlerin birbirlerine göre konumlarıyla hem de kendi natal konumlarına göre değerlendirilir.

Örneğin; Ay fazları olarak bildiğimiz 8 temel faz, Ay’ın Güneş’e göre konumundan kaynaklanır ve eril ile dişilin yaratımda hangi aşamada olduğunu anlatır. 8 Temel fazın 4 kardinali; Yeni Ay, İlk dördün, Dolunay ve Son dördün olarak bilinir. Örneğin Dolunay fazında Ay, Güneş’in karşısından geçmektedir başlanılan her ne ise, en olgun evresinde, yaratımın zirvesindedir.

Gezegenin doğum haritasındaki durumuna göre konumu ise, kendi temsil ettiği meselelerde hangi aşamada olunduğunu söyler. Örneğin; Güneş Koç burcunda iken doğan ve BEN duygusu oldukça yüksen olan kişi, transit Güneş terazi burcundan geçerken doğum haritasındaki yerleşimine karşıt konuma işaret ettiği için, sistem tarafından BİZ kavramını algılamaya zorlanır, başka kişilere odaklanmak zorunda kalır.

Mars, Satürn veya Uranüs gibi yörüngesi daha geniş yani bireysel bilincimizden daha uzak gezegenler de bu döngüsel hareketi yaparlar, ancak dünyadan uzaklaşıldıkça, bu döngüleri ve etkilerini algılamak zorlaşır. Halbuki daha uzun zamana yayılmış bu döngülerin de arketipsel olarak bilincimiz üzerindeki etkileri oldukça yoğundur, sadece bu etkilere artık bireyselden ziyade daha büyük ölçekte etkiler dahil olur. Örneğin, bireyselde babadan gelen baskı, kolektifte toplum baskısına dönüşür.

40 yaş civarında ise özel bir dönem başlar. Zodyak dairesinde 1 turu yaklaşık 84 yıl süren Uranüs gezegeni, 40 yaşında bir kişi için Doğum haritasındaki konumunun karşıt burcuna giriş yapmıştır. 42 yaş civarında ise, kendi derecesinin karşısına gelir ve yarı döngü açısı kesinleşir. Yani meselelere kutupluluk yönünden bakma bilincinde uyanmanın zirvesine gelinir.

Uranüs’ten bahsetmeden önce, bir önceki gezegen olan Satürn’ü iyi anlamak gerekir. Satürn, bizi koruyup belli bir olgunluğa getiren tüm sınırları, otoriteyi, olgunlaşmayı, forma girmeyi, geleneksel kuralları anlatır. Bir nevi, kendimizle ne yapacağımızı bilemediğimiz toyluğumuzda raydan çıkmamızı engelleyen tüm baskı ve kalıplardır. Hem kendi güvenliğimiz, hem de diğer insanlarla uyum içinde olmamız için gerekli tüm toplumsal yasalar ve hatta doğa yasaları da Satürn ile temsil edilir. Hayatı henüz tanımadığımız yaşlarda seçimler yaparken, bize neyi yapıp neyi yapamayacağımızı söyleyen, uygunsuz durumlarda bizi kısıtlayan ve gerekirse cezalandıran otorite figürleri Satürn ile ifade edilir. Kendimizi savurmamızı engelleyen bu form enerjisi, doğru kullanılmadığı durumlarda ise aşırı baskı, özgürlüklerin kısıtlanması, kişinin ferdiyetini ortaya koyamaması gibi sonuçlar doğurur. Bu baskının ne oranda yapıcı ve sağlıklı olacağı, Satürn’ün doğum haritasındaki yerleşimine bağlıdır.

Ancak her koşulda, öyle bir zaman gelir ki, kendi bilgisine ve kendi zamanının şartlarına göre hayatı yorumlayan ve bu yolla bana bir hayat yolu çizen bu otoritenin bana çizdiği yolun, benim yaradılışımla, hayal ettiklerimle, yaşamayı arzu ettiğim ve mutlu olacağımı düşündüğüm hayat ile ne kadar uyumlu olduğunu sorgulamaya başlarım. Çünkü Satürn ile temsil edilen kalıpların artık değişmesi ve Uranüs etkisinin devreye girmesi zamanıdır.

Uranüs, olmam gereken kişi olmayı, kendim gibi olmayı temsil eder, kişinin ferdiyetini kabul etmesidir, başkalarının onaylaması ihtiyacından da özgürleşmek demektir. Satürn evresinde kişiye çizilen hayat yolu genellikle, içinde bulunulan aile ve toplumun genel geçer kuralları ile paraleldir ve toplum içinde uyumlu ve aile içinde istenen kişi olmanın neleri gerektirdiğini kişiye öğretir. Ancak kişinin kim olduğu ve ne istediğini bulması değil, nasıl davranırsa uygun olacağı ve onaylanacağı öğretilir. Sonuç olarak, başkalarının sevmesi, onaylaması için kendi yaradılışından vazgeçen, bu yüzden kendini sevmekte ve onaylamakla zorlanan, içsel çatışma içinde biri olma yolunda ilerleriz. Ve Uranüs yarı döngüsü ile kişinin içsel mutsuzluğuna ve kendi olma önünde ona dayatılan kurallara bir iç isyan başlar.

Yaş itibariyle bir düzen kurulmuştur, artık pek çok şey kemikleşmiştir, sorumluluklar ağırdır ve de en önemlisi, birçok şeye başlamak için artık çok geçtir. Ancak diğer taraftan, kişi kendi olmayarak geçirdiği o yıllara yenilerini eklemek ve hayallerinin tamamından vazgeçmek, kalan yılları da kendine ihanet ile tüketmek için halen gençtir. Ve Uranüs, natal Uranüs çatışması böylelikle başlar.

Hepsi bununla kalmaz, bir döngüsü yaklaşık 28 yıl olan Satürn’ün, 42 yaş civarında Satürn yarı döngüsü de başlar. Kozmik bir şaka gibi, Sistem dört bir yandan bastırmaktadır 🙂 Biri “yeter artık, her şeyi bırak, dağıt, git, artık böyle yaşayamazsın” derken, diğeri “bunca sorumluluğun varken ve yaşamanın sadece bu yolunu öğrenmişken nereye gideceksin, bunca emeği heba mı edeceksin” der.

Sonuç ne olur peki ??? Ya kendi içine hapsolmuş ve reddedilme korkusunda hayatını feda eden ve içsel mutsuzluğunu daha da derinlere gömen biri olarak hayata devam ederiz, ya da benim beni onayım herkesinkinden daha önemli der ve hayatın kalanını yakalamaya çalışarak kendi ferdiyetimize uygun yeni bir rota çizeriz. Yani, “yayını beğenmeyen kanalı değiştirsin” deriz 🙂 Plazalardaki hayatlarını, unvanlarını, yüklü maaşlarını bırakıp, terfi etmek üzereyken sahil kasabalarındaki basit hayatlara demir atanlar genelde kaç yaşlarında dersiniz :))

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.