Makaleler

HAYATTA KALMAYI BAŞARIRSAN, ESKİ BENLİĞİN YOK OLUR

Bu yazı gizliden gizliye Plüton ile alakalıdır, çünkü Plüton, astrolojik olarak da bildiğimiz üzere en derinlerden, gizliden gizliye çalışır

Satürn’ü elbette yazardım bir gün ki yazmışlığım var (mineors.com / okumak isterseniz…), çünkü MC’me kavuşumda, iyi öğretti bana kendisini, başımın üstünde (MC) yeri vardı hep. Neptün’ü de yazardım (kısmetse yakında) Ay’ımla kavuşum, ama bu köşe arkadaşlar dururken Plüton’u yazacağımı hiç düşünmemiştim açıkçası, taa ki transit Plüton, yükselen yöneticim Balık Merkür’üme partil partil, usul partil tekrar dokunana kadar.

İlk Partil sürecinde başladığım bu yazıyı bitirmek mümkün olmamıştı, çünkü böyle bir yazıya başladığımı bile hatırlamıyorum açıkçası (yukarıdaki paragrafı yazıp bırakmışım, malum Merkür Balık). Sonra retro Plüton partil dereceye tekrar gelince, bu başladığım ama hatırlamadığım yazım, bilgisayarımdaki adsız bir dosyanın içinden kendini tekrar hatırlatıverdi. Ve niye tamamlayamadığımı bile yeni anlayabildim.

İşin aslı bu yazı bugün çok iç acıtan bir Plütonik sahne sebebiyle tetiklendi, içeriği öyle şekillendi. Plüton’un haritamızdaki çalışma şeklinin, o canımızı yakan işini nasıl da iyi yaptığının kanıtıdır burada yazanlar. İçimden çıkan isyan, korku, karanlığa öfke, hepsi tetiklendi, ruhum sebepleri içten içe bilse de, beşer tarafım olanlara isyan etti. Ve çoğumuz benzer duygulara boğuluyoruz bu ara, o yüzden yazımı bu Retro döneminde tamamlamak istedim.

Taliban’dan kaçan ailelerden birinin, yaşaması için çocuğunu, diğer taraftaki askere tel örgülerin üzerinden geçirip vermesini seyrettim içim parça parça. O minicik bebek bugün, hayatta kalabilmek için ailesinden ayrılmanın travmasını, en ağır Plüton deneyimlerinden biri olarak yaşadı. Ve biliyorum ki, yaşadığımız gündemler hepimize bir yerlerden dokunuyor, içimizde bir yerleri çok acıtıyor.

Astroloji öğrendiğimde en büyük kazanımım, yaşanan her şeyin kadersel planda nasıl çalıştığına şahit olmam ve bu yolla ilahi plana teslim olmaya adım adım yaklaşmamdı. Ancak bugünlerde bu hiç de kolay olmuyor, çok daha fazla çaba istiyor. Yaşadığımız bu dönemi, yaşananların neye hizmet ettiğini anlamaya yaklaşmak, duyguların içinde boğulduğumuz bu dönemde tutunabileceğimiz tek manevi gücümüz. O yüzden yazımı tamamlamaya niyet ettim, elimden başka bir şey gelmezken, benzer duyguları paylaşanlara belki azıcık da olsa bununla katkı olabilirim.

Hayat ağacındaki İlk yaratım merkezi olan Plüton, ikinci yaratım merkezi olan Bilinçaltımız Ay) ile derinden bağlı ve hizalıdır. Bilinçaltımız, bir gün lazım olur diye her ne varsa filtrelemeden tüm bilgi ve deneyimleri biriktirdiğimiz, çer çöp ne varsa topladığımız alandır. Plüton, bilinçaltına en ağır ve derin meseleleri çocukluk yaşlardan itibaren kodlar, konusu doğum-ölüm, varlık-yokluk, güç-zayıflık, karanlık aydınlık…

Realitede herhangi bir tehtid olmasa bile, bilinçaltının yoğun biçimde tetiklendiği Plüton transitleriyle, bilinçaltı, bilinçli alanı örtmeye başlar. Aynı zamanda, Çocukluk yıllarından itibaren ifade edilememiş ve diplere itilmiş ne varsa, ifade edilmek yoluyla bilinçli alana çıkmaya çalışmaktadır. Aynı başladığım ama hatırlayamadım, ama duygusal bir patlamayla tekrar ifade bulmaya çalışan bu yazı gibi…

Yıllar öncesinden korku tohumlarını usul usul eken Plüton, yetişkin bilinci ile onları anlayabileceğimiz zaman gelene kadar bizi alttan alta, en derinlerden huzursuz eder. Yıllarca Don Kişot misali neyle savaştığımızı bile bilmeden bizi yel değirmenleriyle oyalar. Tabi bu arada, Pluton’un ektiği korku tohumları da iyice büyür ve ayrık otları gibi bilinçaltını sarar. Bu tohumların ektiği korkunun kaynağı genellikle varoluşumuzun tehlikede olduğunu düşündüren bir deneyimdir. Bu deneyim, kişisel alanımıza veya bedensel sınırımıza bizim izin verdiğimizden daha fazla girilmesini içerir ve Plüton’un haritadaki yerleşime göre, bir kavga veya çatışma sesi duyarak güvenlik duygumuzun sarsılmasından tutun da, gittikçe dozu artan diğer durumlara kadar genişler; ayrılık travması, tehtid, şiddet, taciz, tecavüz….. Mevzu ise, biz güçsüzken (çocukluk dönemi), bize istemimiz dışında güç uygulanması veya hayatta kalmamız için başa çıkabileceğimizden daha fazla bir tehtidle karşılaşmamızdır.

Zamanı geldiğinde ise (genellikle bir kişisel gezegenimize transit Plüton etkisiyle ) Plüton, yel değirmenlerinin önündeki perdeyi aniden çekip, çocukluk bilincimizin kaldıramayacağı ama yetişkin bilincimizle büyük bir dönüşüme hizmet edecek olan hakikati gözler önüne serer. Yıllardır derinlerimizden bizi kemiren, ancak bebeklik veya çocukluk döneminde yaşanması sebebiyle belki hiç hatırlayamadığımız, ama bilinçaltımız bildiği için bize huzursuzluk veren olay her ne ise, onun korkusunu biz dışarıda yel değirmeni sanmışızdır. Ve bunu tekrar yaşamamak veya yaşarsak hazırlıklı olmak adına yıllarca güç kazanmaya ve hatta güç bağımlısı olmaya olan tüm eğilimlerimizin kaynağı ile tanışırız.

Bilinçaltından yüzeye çıkan bu durum her ne ise, konu tam olarak hatırlanmasa bile, her zaman oldukça sarsıcıdır. Ancak tam da bu sarsılma, kişinin güce odaklı, korku dolu yönünü kavramasını sağlar, şu an verdiği tepkilerin aslında yıllar öncesine dayanan ve hiçbir zaman değiştiremeyeceği bir geçmişe ait olduğunu fark eder. Bu farkındalığın getirdiği sarsılma, geçmişle yapılacak bir savaştan sadece ve halen kendisinin zarar görmeye devam ettiğini anlamasını sağlar, geçmişin savaşarak düzelecek bir yanı yoktur. İşte bu nokta, yaşanılan deneyimi ve onun yarattığı korkuyu kabul edip içinden geçme noktasıdır ki, bu aslında eski benliğin ölümü demektir. Olan olmuştur, geçmiş düzeltilemez, kişi artık o güçsüz çocuk da değildir, geçmişte olan ile bugünkü durumun arasındaki hem bağ hem de farklılıklar algılanır: Tam bu noktada, kişinin korkusunun aslında, bu durumu aşabilmek ve gücün gerçek tanımına ulaşabilmek için tüm motivasyonunun kaynağı olduğu anlaşılmalıdır. Karanlık deneyim ve ondan kaynaklanan korkusu aslında kişiye hizmet etmiştir, böylelikle kişi, yeni bir bilinç haline yükselir, eski benlik bilinci ölür ve yeni bir benlik bilinci doğar, bunun adı Plüton’un temsil ettiği DÖNÜŞÜM’dür, tam olarak ölüme benzer, çünkü kişi, “ben artık böyle yaşayamam” noktasına gelmeden bu durum gerçekleşmez. Kişi, bu zorlanma olmadan mevcut koşullarını değiştirmez.

Bu dönüşüm, bilinçaltının otomatik tepkilerini de yeniden düzenler, artık kişiyi korku bazlı otomatik tepkileri yönetmiyordur, korkusunu anlayıp kabul eder, kaynağını anladığında ona bilinçle yaklaşır, böylelikle asıl gücü korkusuyla savaşı bırakmakla kazanır. Plüton Kolektif gezegendir, kişiyi bireysel korkusundan özgürleştirirken, benzer durumları yaşayan diğer insanların dönüşümüne hizmet edecek kolektif bir bilince ve güce de getirir. Gücün karanlık tarafına maruz kalan, artık güçlenmiştir ve gücü aydınlığa kullanmak üzere bir seçim yapabilir. Örneğin, şiddete karşı savaşan birçok insanın motivasyonunun kaynağında, çocukluğunda şiddete maruz kalması yatar. Yıkıcı güçle ancak ve ancak, o yıkıcı gücü bilen biri baş edebilir, bu Plüton’un acı yoluyla eğitimidir.

“Melek” kelimesi, “Meleke” yani “yeti” anlamına gelir, “yetenek” kelimesi de aynı köktendir. Astrolojik olarak biz gezegen desek de, aslında Güneş sistemindeki her bir gök cismi, İlahi yaratımın bir neferidir ve ilahi emrin tezahüründe bir rol oynar, Dini öğretilerde meleklerin görevlerinin olması, örneğin Cebrail’in, İlahi Vahiy’i peygambere iletmesi buna bir örnektir. Gezegenler de, emri aşağı iletir, aşağı inen somuta gelir.

Ezoterik astrolojide Kutsal Anne Binnah, İlahi bilincin şekillendiricisi, ölçülendiricisi ve somutlaştırıcısı olan Satürn’dür, yani İlahi Spiritin, “Ol dedi OLDU” mertebesindeki emrinin biz beşerlere somutlaştırıcısıdır. Ve o İlahi emir, bizim için KADER dediğimiz kavramdır.

Pluton, Hayat Ağacındaki en yüksek yaratım merkezi olarak, Satürn’ün OL diyen SESi’ni temsil eder. En derin yaratımlarımızı en derin korkularımızla yaparız ve onları sınavlarımız haline getiriririz. Var oluş amacımız olan Tekamül, zayıflıklarımızdan yükselmemiz üzerine kurulu bir eğitim sistemi gibidir, o yüzden Plüton’un derinlerimize ektiği korkularımız, ardında, bizi tekamül ettirecek Satürnyen kadersel plan ile birlikte çalışır.

Bu günlerde duyarlı insanların en zorlandığı şey, insanın insana ve doğaya verdiği zararın kadersel plandaki yerini kabullenmek olsa gerek diye düşünüyorum. Çünkü çok ağır bir yıkım döneminden geçiyoruz, yeniden yapılanmak için bu yıkım döneminin bedelleri ve acıları bizi uyandıracak. Yaşanan tüm bu acıların kaynağı olan bu diktatoryaların, para ve güç odaklı bu insanlık dışı yönetimlerin, rant uğruna doğaya ve diğer canlılara saygısız ve sorumsuz eğilimlerimizin bir sonu olmak zorunda. Türkiye’nin Merkür ve Satürn derecesine dokunan Transit Plüton, en başta Türkiye hartasındaki 5.ev genç nesillerimizi, Merkür yöneticiliğindeki vatan topraklarımızı, Satürn yöneticiliğindeki açık düşmanlar alanını ve daha birçok alanı etkiliyor.

Bugünün çocukları Plüton’un gözlerine bakarak büyüyor, bu onların kadersel planının parçası. Ancak, karanlığın içinden geçip karanlığı dönüştürecek olan o çocuklara bırakmakta olduğumuz dünya ise biz yetişkinlerin sorumluluğu ve vebalidir. Önce bizlerin dönüşmesi dileğiyle….

0 Yorum

  • Serap Tunca (EZOTERİK)

    amin inşallah ,biz insanoğlu maalesef akıllanmayan bir varlık,en basit örneği depremden sonra ev kiralarına yapılan zamlardan tutun da bir sürü temel maddeye yapılan zamlara bakın ,, başımıza ne geliyorsa bu hırslardan geliyor ,doğayı sevmiyoruz .hayvanlara işkence ediyoruz ,,,sanıyoruz ki dünyanın tek sahibi biziz ,böyle olunca da ALLAH bize haliyle bir hatırlatma yapıyor ,sonra bu bizim başımıza neden geliyor diye dövünüp duruyoruz …
    İNSAN OLMAYI BECEREMEDİĞİMİZ İÇİN OLABİLİR Mİ
    YÜREĞİNİZE EMEĞİNİZE SAĞLIK

Bir cevap yazın

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.