Makaleler

“Ex nihilo nihil fit”

HİÇBİR ŞEY YOKTAN VAR OLMAZ

Var olan her şey sadece Ruh’tan, İlahi Öz’den gelebilir. Yaratılmış her şey, ilahi bir kaynaktan zuhur eden tecellilerdir ve madde, bu yaradılışın sadece bir yönüdür. Madde Ruh’un en düşük tezahürünün bir veçhesini temsil eder. -Sefer Yetzirah-

Yaratılış, İlahi nurun yoğunlaşması ve taşmasıyla başlar. İçinde yaşadığımız dünya-evren, Yaradanın tecellisidir. Tüm potansiyelleri barındıran İlahi nur / Yaradanın ışığı, birbirini takip eden etken / edilgen dalgalarıyla, bir sarkaç gibi hareketle durmadan akmaktadır. İlk hareketle Eylem (Eril, Cemal) başlar, bu eylem, Edilgen (Dişil, Celal) üzerinde tepki doğurur, böylelikle Eylem yönlenir, yani form bulur. Bu akış ve formlaşma an be an devam eder, çünkü form eylemi kısıtlar, daraltır, yok eder, ancak eylem bir form ile yönlenmez, bir amaca hizmet etmezse boşa akar gider. Eril son hızla akan bir dere ise, Dişil, bu dereyi denize ulaştıran dere yatağıdır, yol tıkanırsa dere akamaz, yol olmazsa dere denize ulaşamaz.

Eril sürekli akar ve dişil sürekli ona biçim verirken, bu ikisi arasındaki salınım sarkacın iki uç arasında gidip gelmesi gibidir. Yaradılış, eril ile dişilin durmadan devam eden dansıdır.

Eril, yapıcı, inşa eden, merhamet ve hoşgörüyü temsil eden CEMALi taraftır. Dişil ise, kısıtlayan, biçimlendiren, form veren, yıkıcı yani CELALi taraftır. ATEŞ ile SU gibi birbirlerini yok ederler. Berber var olabilmelerinin tek yolu, bir üçüncü unsurda denge bulmalarıdır, sarkacın her salınımında, iki uç arasında hareket ederken dokunduğu orta nokta gibi… Bu orta nokta yaratım ile mümkün olur, bir kadın ile bir erkeğin – çocuk sahibi olmaları – gibi, bir üçüncü unsurda bağ kurmaları, onların ortak yaratımıdır. Sıcak-kuru doğadaki ATEŞ ile soğuk- nemli doğadaki SU, Sıcak-nemli doğadaki HAVA elementinde bağ kurar ve biri sönmekten, diğeri buhar olmaktan bu yolla kurtulur. Hava her şeyin arasını dolduran boşluktur, sesi, ısıyı… birinden diğerine taşıyandır, AŞK’tır çünkü zıtları birbirine bağlayandır. O yüzden KEMALi yoldur, çünkü CELAL ile CEMALi birbirine bağlayıp onlara denge getirendir. Huzur ve istikrar için gereken merhamet ve hoşgörüyü, atalet ve kibir gölgesine düşmeden tüm varlıklara adilce gösterdiğimizde, hiddet ve gücümüzü kin ve intikam gölgesine düşmeden mazluma zulmedene yönlendirdiğimizde, KEMALi yol üzerinde dengede yürüyoruz demektir. Bir atı sürerken her iki dizgini de yolun durumuna göre uygun şekilde çekip-bırakmak gerekir.

Celal- Cemal ve orta yolu Kemal arasındaki bu geçişler, İlahi kaynaktan akan nurani enerjiyle durmadan değişir. Bu salınım plan plan aşağı inerek özden uzaklaşır, katılaşır, son halini MADDE dediğimiz formda alır.  ATEŞ, SU ve HAVA’nın farklı oranlarda bileşimi TOPRAK elementi formunda yani biçimlenmiş olarak ortaya çıkar. İçinde yaşadığımız evren, tüm kozmoloji, bu ilahi enerjinin son plandaki halidir ve Celal-Cemal ve Kemali unsurlar arasındaki hareket artık gezegenlerin hareketi yoluyla tecelli etmektedir.

Balçıktan yaratılan insan dört elementi tüm bedeninde taşır, doğacağı anın enerjisine, bedeni terkibine uygun hayat nefesi yani özü, ruhu, Esmaları ise Yaradan tarafından üflenir. Birçok doğu öğretisinde beden için “tapınak” denilir. Tapınaklar kutsaldır ve içindeki kutsalların muhafazasıdır. İnsan hem ilahi nurun maddeleşmiş hali olması hem de ilahi Esmaları taşıması yönüyle kutsaldır. “Veli” esması burada kendini açar, sistemi idrak edip KEMALi yoldan yürüyebilen kullar, ilahi düzene velayet yoluyla hizmet ederler. Maddeye düşmüş bizler özü unutur ve hayatı, sahip olduğumuzu zannettiğimiz şeyleri sabitlemeye çalışır, böylelikle güvenlik arayışımızı tatmin etmeye uğraşırız. Halbuki hayat, ritimdir, durmadan bozulan ve tekrar tekrar kurulan dengedir, ruhumuzun üzerinde yürüdüğü yoldur, sürekli değişir ve dönüşür.  Nefesimizi sürekli tutamayız ve nefes almadan duramayız. Doğum ölüme içkindir… Ve bu döngüden özgür olan bedenimiz değil tapınağımızda muhafaza ettiğimiz özümüz/ ruhumuzdur.

2 Yorum

Bir cevap yazın

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.